zati sıfatlar ile ilgili ayetler
Site De Rencontre Des Sourds Et Malentendants. SIFAT-I ZÂTİYYE Yüce Allah'ın zatı için vacib olan, zorunluolan sıfatlar. Bunlara sıfât-ı nefsiyye de bir tabirle "zatî veya nefsî sıfatlar" dadenilen bu sıfatlar, Yüce Allah'ınvarlığını ve hakikatını anlayıpkavramada biz kullarına yardım eden sıfatlardır. Busıfatlar sayesinde Allahu Teâlâ'nın yüce zatını vevarlığını O'na yaraşır bir tarzdaanlayıp, imanımın da o nisbette kuvvetlendirebiliriz. YüceAllah'ın kendine mahsus bir zatı vardır ve buzatının gereği olan, bu zatdan ayrılması düşünülmeyensıfatları vardır. Bunlardan bir kısmına "Zatîsıfatlar" , bir kısmına da "sübutî sıfatlar"denir. Zatî sıfatlar, hiç bir sebebin eseri olmayan,Allah Teâlâ'nın hakikatını ortaya koyansıfatlardır. Bu sıfatlar Yüce Allah'ın zâtıyla,varlığıyla doğrudan doğruya alâkalıoldukları için ve sadece Allah'ın yüce zatına mahsusoldukları için zatî sıfatlar diye veya varlık olmadan bu sıfatlarınvarlığını düşünmek ve bu sıfatlardan sözetmek imkansızdır. "Sıfât-ı Zatiyye" denilen bu zatîsıfatlar şunlardır 1. Vücûd Sıfatı Yüce Allah'ınmevcudiyeti, varlığı demektir ki; bazı âlimlerimizegöre, asıl zatî veya nefsî sıfat budur. Zira Yüce Allah'ınmevcudiyeti, varlığı kabul edilmeden, diğersıfatlarından bahsetmek mümkün olmaz. Yüce Allah'ınvarlığına, mevcudiyetine işaret eden pek çok âyet-ikerime Kur'ânda mevcuttur. Bunlardan birisi olan Haşr suresinin meâlen şöyle buyurulmaktadır "O Yüce Allah, görüleni de görülmeyeni debilen, Kendisinden başka ilah olmayan, ancak kendisi var olanAllah'dır ". Allah Teâlâ'nın varlığı,mevcudiyeti kendi zatının gereğidir. O'nun yüce zatı,yaratıklarda olduğu gibi başkasından dolayıdeğildir. O kendi zatı ite vardır, kendi zatıyla kâimdir,varlığı için bir başkasına muhtaç muhtaç olan, İlâh olamaz. 2. Kıdem Sıfatı "Yüce Allah'ınvarlığının evveli ve başlangıcınınolmaması" demektir. O, ezelidir; O'nun varolmadığı bir an bile düşünülemez. Varlığı,zatının gereği olan Yüce Allah'ın buvarlığının ezelî olması, evveli ve sonununolmaması vâcibtir. Varlığında başlangıç vesonu olanlar, ancak yaratıklardır. Allahın kıdemsıfatına Hadid suresinin 3. Âyeti açıkça işaretetmektedir "O, her Şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı sondur; varlığıaşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O, herşeyibilir". 3. Bekâ sıfatı "Allah Teâlâ'nınvarlığının sonu, bitiş noktası yoktur"demektir. O, ebedîdir, yani onun mevcudiyeti, varlığısonsuzca devam edip gitmektedir. Bu sıfat dahi sadece onun yüce zâtınamahsus bir sıfattır, çünkü bütün yaratıklar sonludur,bir gün hayatları son bulacaktır. İşte bu gerçek,Rahman suresinin 26. ve 27. âyetlerinde meâlen şöyle beyanbuyurulmuştur "Yer yüzünde bulunan her şey fânidir sonludur;ancak yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bâkidir". 4. Vahdaniyet Sıfatı Yüce Allahınzatında, sıfatlarında ve fiillerinde işlerinde birtek olması demektir. O'nun eşi ve ortağı,yardımcısı yoktur; bir ve tek'tir. İhlâs Suresi, Cenab-ı Hakk'ın busıfatını açık bir üslupla ortaya koymaktadırHz. Peygambere hitaben; "Deki, Allah bir tektir; Allah hiç birşeye muhtaç değildir, O doğurmamış vedoğmamıştır, hiçbir şey O na denk değildir". Her şeyi yaratan Allah Teâlâ olduğu için,O işlerinde, fiillerinde de tektir. O'nun hiç bir benzeri, ortağı,örneği ve cüzleri parçaları ve yardımcılarıyoktur. İbadete lâyık yegâne tek mabut, Allah' "Vahdaniyet" sıfatını bütün buhususları içine alan bir teklik ehâdiyet olarak anlamak her bakımdan en mükemmel, bütün eksiklik ve noksanlıklardanuzak münezzeh bir varlıktır. 5. Muhâlefetün lil-Havadis Sıfatı YüceAllah'ın sonradan olanlara, sonradan yaratılmışolanlara benzememesi demektir. Yüce Allah'ın benzeri hiç birşey yoktur. O'na eşit ve denk olan hiç bir varlık kâdîm, bâkî ve bir tek olan varlığın sonradanolanlara benzememesi, yine O'nun bu sıfatlarının birsonucudur ve O'nun yüce zatına mahsustur. Bu sıfata Şûrâsuresinin 11. âyetinde açıkça işaret buyurulmuştur"O'nun benzeri hiç birşey yoktur, O işitendir, görendir". 6. Kıyam binefsihi bizâtihi "Yüce Allah'ınvarlığı veya mevcudiyeti bir başkasına muhtacdeğildir; aksine varlığı kendi zâtındandır"demektir. Bütün yaradılmışlar mahlukât, var olmada vevarlığını devam ettirmede Cenâb-ı Hakk'a Yüce Allah hiç bir şeye muhtac ve bağımlıdeğildir, O Azîz ve Sameddir, yani hiç bir şeye ihtiyacıyoktur; kâinattaki her şey O'na muhtaçtır. Bu sıfata daKur'ân-ı Kerim'in pek çok âyetlerinde işaret Alû İmrân Suresinin 2. âyetinde şöyle buyrulmaktadır"Allah, O'ndan başka ilah olmayan, diri ve kendi kendine kâim varolandır". Vâcibu'l-vücûd varlığı zorunlu,varlığı kendi zâtının gereği olanAllah'ın zatı düşünüldüğü zaman, bu varlıklaberaber bu zâtî sıfatların da düşünülmesi zaruridir vâcibtir.Varlık, yani mevcudiyet ve sıfatlar O'ndan ayrılmaz. AllahTeâlâ kadîm, ezelî, ebedî ve her yönden en mükemmel olduğu için,ne zamana, ne mekâna, ne bir yardımcıya muhtaçtır. Obunların hepsinin üstünde, varlığı zâtınıngereği, mutlak ve en mükemmel ve vâcib bir Allah'dır. Cihad TUNÇ
Yüce Allah’ın zatı sıfatlar zorunlu olan sıfatlar. Bunlara sıfât-ı nefsiyye de denir. Diğer bir tabirle "zatî veya nefsî sıfatlar" da denilen bu sıfatlar, Yüce Allah’ın varlığını ve hakikatını anlayıp kavramada biz kullarına yardım eden Allah’ın kendine mahsus bir zatı vardır ve bu zatının gereği olan, bu zatdan ayrılması düşünülmeyen sıfatları vardır. Bunlardan bir kısmına "Zatî sıfatlar" , bir kısmına da "Sübutî sıfatlar" denir. Zatî sıfatlar, hiç bir sebebin eseri olmayan, Allah Teâlâ’nın hakikatını ortaya koyan sıfatlardır. Bu sıfatlar Yüce Allah’ın zâtıyla, varlığıyla doğrudan doğruya alâkalı oldukları için ve sadece Allah’ın yüce zatına mahsus oldukları için zatî sıfatlar diye isimlendirilmişlerdir. SIFATI ZATİYYE 1Vücûd Sıfatı Yüce Allah’ın mevcudiyeti, varlığı demektir ki; bazı âlimlerimize göre, asıl zatî veya nefsî sıfat budur. Zira Yüce Allah’ın varlığı kabul edilmeden, diğer sıfatlarından bahsetmek mümkün olmaz. Yüce Allah’ın varlığına işaret eden pek çok âyet-i kerime Kur’ân’da mevcuttur. Bunlardan birisi olan Haşr suresinin 22. âyetinde şöyle buyurulmaktadır هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ "O Yüce Allah, görüleni de görülmeyeni de bilen, Kendisinden başka ilah olmayan, ancak kendisi var olan Allah’tır." Allah’ın varlığı, mevcudiyeti kendi zatının gereğidir. O’nun yüce zatı, yaratıklarda olduğu gibi başkasından dolayı değildir. O kendi zatı ite vardır, kendi zatıyla kâimdir, varlığı için bir başkasına muhtaç değildir. Zira muhtaç olan, İlâh olamaz. 2Kıdem Sıfatı "Yüce Allah’ın varlığının evveli ve başlangıcının olmaması" demektir. O, ezelidir; O’nun var olmadığı bir an bile düşünülemez. Varlığı, zatının gereği olan Yüce Allah’ın bu varlığının ezelî olması, evveli ve sonunun olmaması vâcibtir. Varlığında başlangıç ve sonu olanlar, ancak yaratıklardır. Allah’ın kıdem sıfatına Hadid suresinin 3. ayeti açıkça işaret etmektedir هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ "O, her şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiç bir şeyin kalmayacağı sondur; varlığı aşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O, herşeyi bilir." 3Bekâ "Allah Teâlâ’nın varlığının sonu, bitiş noktası yoktur" demektir. O, ebedîdir, yani onun varlığı sonsuzca devam edip gitmektedir. Bu sıfat dahi sadece onun yüce zâtına mahsus bir sıfattır, çünkü bütün yaratıklar sonludur, bir gün hayatları son bulacaktır. İşte bu gerçek, Rahman suresinin 26. ve 27. âyetlerinde şöyle beyan buyurulmuştur كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ {} وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ "Yer yüzünde bulunan her şey fânidir sonludur; ancak yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bâkidir ". 4Vahdaniyet Yüce Allahın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde işlerinde bir tek olması demektir. O’nun eşi ve ortağı, yardımcısı yoktur; bir ve tek’tir. İhlâs Suresi, Cenab-ı Hakk’ın bu sıfatını açık bir üslupla ortaya koymaktadır Hz. Peygambere hitaben; قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ اللَّهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُواً أَحَدٌ "Deki, Allah bir tektir; Allah hiç bir şeye muhtaç değildir, O doğurmamış ve doğmamıştır, hiçbir şey O na denk değildir ". Her şeyi yaratan Allah Teâlâ olduğu için, O işlerinde, işlerinde de tektir. O’nun hiç bir benzeri, ortağı, örneği ve parçaları ve yardımcıları yoktur. İbadete lâyık yegâne tek Allah’tır. İşte "Vahdaniyet" sıfatını bütün bu hususları içine alan bir teklik ehâdiyet olarak anlamak gerekir. O her bakımdan en mükemmel, bütün eksiklik ve noksanlıklardan uzak münezzeh bir varlıktır. 5Muhâlefetün li’l-Havadis Yüce Allah’ın sonradan olanlara, sonradan yaratılmış olanlara benzememesi demektir. Yüce Allah’ın benzeri hiç bir şey yoktur. O’na eşit ve denk olan hiç bir varlık yoktur. Zaten kâdîm, bâkî ve bir tek olan varlığın sonradan olanlara benzememesi, yine O’nun bu sıfatlarının bir sonucudur ve O’nun yüce zatına mahsustur. Bu sıfata Şûrâ suresinin 11. âyetinde açıkça işaret buyurulmuştur لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ "O’nun benzeri hiç birşey yoktur, O işitendir, görendir". 6Kıyam binefsihi bizâtihi "Yüce Allah’ın varlığı veya mevcudiyeti bir başkasına muhtac değildir; aksine varlığı kendi zâtındandır" demektir. Bütün yaradılmışlar mahlukât, var olmada ve varlığını devam ettirmede Cenâb-ı Hakk’a muhtaçtır. Halbuki Yüce Allah hiç bir şeye muhtaç ve bağımlı değildir, O Azîz ve Sameddir, yani hiç bir şeye ihtiyacı yoktur; kâinattaki her şey O’na muhtaçtır. Bu sıfata da Kur’ân-ı Kerim’in pek çok âyetlerinde işaret edilmektedir. Meselâ; Al-i İmrân Suresinin 2. âyetinde şöyle buyrulmaktadır اللّهُ لا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ "Allah, O’ndan başka ilah olmayan, diri ve kendi kendine kâim var olandır". Vâcibu’l-vücûd varlığı zorunlu, varlığı kendi zâtının gereği olan Allah’ın zatı düşünüldüğü zaman, bu varlıkla beraber bu zâtî sıfatların da düşünülmesi vâcibtir. Varlık, yani mevcudiyet ve sıfatlar O’ndan ayrılmaz. Allah Teâlâ kadîm, ezelî, ebedî ve her yönden en mükemmel olduğu için, ne zamana, ne mekâna, ne bir yardımcıya muhtaçtır. O bunların hepsinin üstünde, varlığı zâtının gereği, mutlak ve en mükemmel ve vâcib bir Allah’dır. ALLAH’IN SUBUTİ SIFATLARI SIFAT-I SÜBUTİYYE Yüce Allah’ın zatının gereği olan ve bu zattan ayrılmayan, ezelî ve ebedî olan vâcib sıfatlar. Bu sıfatların hepsi Kur’an ayetleriyle sabit oldukları ve bu ayetlerden çıkarıldıkları için ve varlıkları Yüce Allah’ın zatında isbat edilmiş olduğu için, "sübutî sıfatlar" diye isimlendirilmişlerdir. Bu sıfatların hiç biri sonradan kazanılmış hâdis sıfatlardan değildir. O’nun Yüce zatı ve varlığı düşünülmeden bu sıfatlardan bahsetmek de mümkün olmaz. Bu sıfat-ı sübutiyye şunlardır Sıfatı Yüce Allah’ın diri, canlı ve ezelî bir hayat ile hayat sahibi olması demektir. Bunun zıddı olan ölü ve cansız olmak, Allah hakkında düşünülemez. Allah’u Teâlâ’nın bu sıfatına işaret eden pek çok ayet vardır. Meselâ وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ وَكَفَى بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيراً "Ölümsüz, diri olan Allah’a güven ve O’nu tesbih et!…" diye buyurulmaktadır. Her şeye can veren, ölü gibi görünen toprağa, kuru sanılan ağaçlara can, hayat ve tazelik veren Allahu Teâlâ’dır. Bütün canlıların hayatı sonradandır ve Yüce Allah’ın yaratmasıyladır. Halbuki Yüce. Allah’ın "Hayat" sıfatı da; zâtı gibi kadimdir, ezelî ve ebedîdir; zatından ayrılmayan, zatı ile var olân vacib bir sıfattır. Zira hayat olmadan diğer sıfatları düşünmek, onlarla Allah’ı vasıflandırmak abes olur. Bu bakımdan sübutî sıfatların ilki "hayat" sıfatıdır. Sıfatı Allah’u Teâlâ’nın ezelî ilmiyle her şeyi bilmesi demektir. O’nun ilmi, kâinattaki her şeyi kuşatmıştır. Evrendeki hiç bir şey O’nun ilminin dışında meydana gelemez. Olmuşu, olmakta olanı ve olacağı gerek küll halinde genel kurallarıyla; gerekse ayrı ayrı, hepsini bilir. O’nun ezelî olan ilim sıfatıyla nitelenmiş olduğunu gösteren pek çok ayet-i kerime vardır قُلْ إِن تُخْفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأرْضِ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ "İçinizde sinelerinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da yerde olanları da bilir…" Şu halde Allah’ın ilmi gizli açık her şeyi kuşatmıştır. Kalplerimizden geçenler de O’na malumdur. Bütün gayb alemi,bilinmezlik alemi bizim sınırlı ve sonradan kazanılma bilgimizin ulaşamadığı o âlem, Allah’ın bilgisi dâhilindedir. O’nun ilmi, zatı ile kâim olan, ezelî ve ebedî, bilinenlerle değişmeyen bir ilimdir. Kulların ilmi gibi kazanılmış, sonradan elde edilmiş bir ilim değildir. Sıfatı Yüce Allah’ın istediğini dileyip tercih etmesi demektir. Yani O’nun, bir işin şöyle olmasını değil de, böyle olmasını veya böyle olmasını değil de, şöyle olmasını dilemesi, dilediği gibi tâyin ve tahsis etmesidir. Evrende olmuş ne varsa, hepsi O’nun dilemesi, iradesi ile olmuştur. O’nun iradesi ve isteği dışında hiç bir şey var veya yok olamaz. Cenâb-ı Hakk’ın "irade" sıfatı, mümkün veya câiz olan şeylere taalluk eder. O’nun iradesi o şeyin olması veya olmaması şıklarından birini tercih eder. Tercih ettiği cihete iradesini taalluk ettirince, o şey de ya hemen oluverir veya olmamasını tercih etmiş ise, o şey olmaz, yok olur. Bu anlamda Yüce Allah’ın iradesini iki şekilde anlamak kabildir aTekvinî kevnî irade Bu iradeye "meşiyyet" de denir ki; bütün yaratılmışları kapsar. Bir şeye müdahale edince, o şey olmamazlık edemez, her halde oluşur. Bu anlamda Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَن نَّقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ "Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, sözümüz ona sadece "ol!" demektir ve o hemen oluverir". bTeşriî dinî irade Bu irade Cenab-ı Hakk’ın muhabbet ve rızası demektir ki; bu mânâda irade ettiği şeyin herhalde meydana gelmesi vâcib değildir. Çünkü kulların işleriyle ilgilidir. Bu mânâda Yüce Allah; يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ "…Allah size kolaylık murat eder, zorluk istemez" buyuruyor. Bunun anlamı "şayet siz kullar, Allah’ın rıza ve muhabbetinin hilafına zorluk, kötülük, isterseniz; kendisi bunları istemediği dilemediği halde, siz istediğiniz için yaratır; zorluğa ve kötülüğe rızası yoktur" demektir. Sıfatı Allah Teâlâ’nın bütün mümkünata gücünün yetmesi, her türlü tasarrufta bulunması demektir. İradesiyle bütün mümkünatı kuşattığı gibi, kudretiyle irade ettiklerini bir fiil meydana getirerek, yaratarak bunlara kadir olur. Allah Teâlâ’nın nihayetsiz, bitmek tükenmek bilmeyen kudreti vardır. Bu sıfat da diğerleri gibi ezelî ve ebedîdir. Ezelî olan bu kudret sıfatıyla, her hangi bir şeyi dilediği gibi yapmaya kadirdir. O’nun kudretinin erişemeyeceği, bu kudretin dışında kalan hiç bir şey yoktur. Nitekim Yüce Allah; إِنَّ اللَّه عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ "Muhakkak ki, Allah her şeye kâdirdir, gücü yetendir" buyurmaktadır. Sıfatı Cenâb-ı Hakk’ın görmesi demektir. O her türlü vasıta, organ ve bağıntılar olmaksızın her şeyi görür. O’nun görmesi, göz gibi bir organa, ışığa, uzaklığa ve yakınlığa bağlı değildir. Yüce Allah’ın görme sıfatı da ezelîdir, sonradan olma değildir. O’nun görmesinin dışında kalan hiç bir mahlûk yoktur. İnsanın görmesi sınırlıdır, görme organından mahrum olanlar göremezler Ayrıca aydınlık, karanlık, uzaklık, yakınlık ve daha dünyadaki nice olay, görmeye veya görmemeye etki etmektedir. Allah Teâlâ’nın görmesi hiç bir şeyden etkilenmez. Bu sıfatla ilgili Kur’ân-ı Kerim’de yüzlerce ayet yer almaktadır. Meselâ; Bakara süresi 233. âyet şöyle son bulmaktadır وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ " … Biliniz ki, Allah, şüphesiz yaptıklarınızı görür ". Sıfatı Yüce Allah’ın işitmesi, duyması demektir. O bu sıfatla ezelle ilgilidir. O, her çeşit, her kuvvette ve zayıflıktaki sesleri işitir, duyar. İşitilmek şanından olan her şeyi işitir. Allahu Teâlâ’nın işitip duyması, kulların işitmesi gibi, bir takım kayıt ve şartlara, vasıtalara ve organlara bağlı değildir. O, işitilmek şanından olan her şeyi, en gizli ve pek hafif sesleri, fısıltıları bile duyar. Özellikle kullarının duâlarını, zikirlerini, gizli ve aşikar niyazlarıyla yalvarışlarını işitir, kabul eder ve mükâfatlandırır. Bu sıfatla ilgili pek çok âyet vardır, ekserisi görmek sıfatıyla beraber yer almaktadır. Meselâ; Nisâ suresi 134. âyet şöyle nihayet bulur وَكَانَ اللّهُ سَمِيعاً بَصِيراً "…Allah işitir ve görür". Sıfatı Yüce Allah’ın söylemesi ve konuşması demektir. O, harf ve seslere muhtaç olmadan konuşur ve söyler. Allah`ın "Kelâm" sıfatı, ezelî ve ebedîdir; yüce zatı için vacib olan sıfattır. O’nun dilsiz olması, konuşamaması düşünülemez. İşte yüce Rabbimiz bu sıfatıyla peygamberlerine söylemiş, emirler vermiştir. Kitaplarını ve şeriatini bu kadîm kelâmıyla bildirmiştir. O, kelâmını dilediği zaman, kendi zatına ve şanına layık bir şekilde meleklerine bildirir, işittirir ve anlatır. Bunu yaparken harflere, seslere, hecelere ve kitabete yazıya muhtaç değildir. Yüce Allah’ın dilediği şeyleri, emir ve yasaklarını peygamberlerine ya Cebrâil vasıtasıyla veyahut doğrudan doğruya vahy ve ilham etmiş olması da bu "kelâm" sıfatının bir tecellisidir. Cenâb-ı Hakk’ın, peygamberleriyle konuştuğun gösteren âyetler vardır. Meselâ; Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır وَكَلَّمَ اللّهُ مُوسَى تَكْلِيماً "Allah Musa’ya hitabetti" veya "Âllah, Musa’ya da hitab ile konuştu". Ayrıca Bakara suresi 253. âyette de şöyle buyurulmuştur تِلْكَ الرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ مِّنْهُم مَّن كَلَّمَ اللّهُ وَرَفَعَ بَعْضَهُمْ دَرَجَاتٍ " … Onlardan Allah’ın kendilerine hitab ettiği konuştuğu, derecelerle yükselttikleri kimseler vardır…" Sıfatı Allah Teâlâ’nın bilfiil yaratması, yoktan var etmesi demektir. Allah’ın bu sıfatı ezelidir. Tekvîn sıfatı da diğer sıfatları gibi, O’nun yüce zatıyla kaim ve O’nun hakkındâ vacib olan sübutî sıfatlarından biridir. Tekvin sıfatı, irade sıfatının muktezasına göre, mümkünâta tesir eder, yaratır ve icad eder. Nitekim Allah Teâlâ meâlen şöyle buyurur إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئاً أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ "Bir şeyi dilediği zaman, O’nun buyruğu, sadece o şeye "ol!" demektir ve o hemen oluverir". İşte bütün bu kâinatın ve içindeki varlıkların yaratanı, icad edeni, Yüce Allah’tır. Bunları var edip etmemeye muktedir olan gücü yeten Allah Teâlâ, "İrade" sıfatıyla ezelî ilmine uygun olarak var olmasını, icad edilmesini irade buyurmuş dilemiş ve Tekvîn sıfatıyla yaratıp icad eylemiştir. Yüce Allah’ın alemleri yaratmak, rızık vermek, nimetler ihsan etmek, yaşatmak, öldürmek, diriltmek, azab etmek, mükafatlandırmak gibi bütün fiilleri Tekvîn sıfatına râcidir, yani Tekvîn sıfatının taalluklarının başka başka olmasıyla bu isimleri alır. İşte Tekvîn sıfatının bütün bu taalluklarına "sıfât-ı fiiliyye" de denir. Allahü Teâlâ’nın yüce zatına mahsustur. O’nun yüce zatı için vacib olan sıfatların hepsi, görüldüğü gibi, ayetlerle sabit olduğundan, bütün İslâm âlimleri arasında bu konuda ittifak vardır. O’nun bu sıfatlarla ezelde muttasıf olduğunda şüphe yoktur. Yukarıda da ifade edildiği üzere, Yüce Allah, zatında, sıfatlarında, işlerinde, fiillerinde bir tekdir; O’nun eşi, ortağı ve benzeri yoktur. O’nun sıfatları ve işleri de yüce zatına mahsustur. O’nun yüce zatı ve varlığı kabul edilip tasdik edilmeden, yukarıda sayılıp açıklanan sıfatlardan ve O’nun güzel isimlerinden söz etmek de mümkün olamaz. Zira bu sıfatlar ve isimler, O’nun yüce zatının ve varlığının zorunlu bir gereğidir. Ne bu zat, bu sıfatlarsız; ne de bu sıfatlar, bu zatsız olur. Yine dikkat edilecek olursa, bu sıfatların her biri açık ve seçik olarak Kur’ân âyetlerine dayanmaktadır. Yani, bizzat Yüce Allah, kendisini bu sıfatlarla vasıflandırmıştır. Böylece O’na olan inancımız daha da kuvvetlenmektedir. Çünkü bu sıfatlarıyla O’nu daha iyi anlayabiliyoruz. Yoksa O’nu her hangi bir şeye hâşâ benzetmek gibi bir gaye için asla değildir. Bütün bu sıfatlar O’nun yüce zatına yaraşır bir tarzdadır. Biz bütün bu sıfatların asıllarına imân ederiz; fakat keyfiyetlerine, nasıl ve nice olduklarına dair her hangi bir şekilde söz söylemeyiz. Bu konuda söz etmeye de bilgilerimiz yeterli değildir.
Allah’ın zati sıfatları; sadece O’nun zatına mahsus olup, yarattıklarından herhangi birisine verilmesi caiz ve mümkün olmayan şu altı sıfattır;1- VÜCUD Allah’ın kendisine has bir varlığa sahip olması. O’nun varlığı kendindendir. Varlığın zıddı olan yokluk, O’nun için söz konusu KIDEM Varlığının başlangıcının olmaması. Ne kadar geriye gidilirse gidilsin, O’nun var olmadığı an BEKA Allah’ın varlığının sonunun olmaması. Ne kadar geriye gidilirse gidilsin O’nun olmayacağı bir an MUHALEFETÜN Lİ’L-HAVADİS Allah’ın sonradan olmuş varlıkların hiç birisine hiç bir şekilde benzememesi. O’nun zatı, hatırımıza ve zihnimize gelen her şeyin VAHDANİYET Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tek olması, eşinin benzerinin KIYAM Bİ-NEFSİHİ Varlığının kendinden olması. O’nun varlığına sebep olan başka bir varlık, başka bir irade ve kudret yoktur. Varlığı, zatının subuti sıfatları Benzerleri sınırlı ve vasıtalı olarak insanlara verilmiş olsa da, Allah’ın kendisine has olan sıfatları sınırsızdır ve herhangi bir vasıtaya muhtaç değildi1- İLİM Allah’ın olmuş olan ve olacak her şeyi bilmesi. Yüce Allah’ın sonsuz bir bilgiye sahip olduğunu ve ilminin her şeyi kuşatmış olduğunu bilmektir. Gerek yer ve gerekse göklerde, hiçbir şey O’nun ilmi dışında Allah buyuruyor ki; “O,her şeyi bilir Bakara Süresi’29”Yüce Allah buyuruyor ki; “Yaratan bilmez mi? O’nun ilmi, latif olduğu için her şeyi bilicidir Mülk Süresi’14”Yarattığı alem, O’nun ilminin en belirgin delilidir. Bu kadar mükemmel ve düzenli bir kainatı yaratan, elbette sınırsız ilim sahibidir2- KUDRET Sonsuz ve sınırsız güç sahibi olması. Bütün alemi yoktan var eden Yüce Allah’ın, her şeyi yapacak güçte olduğuna inanmaktırYüce Allah buyuruyor ki; “O’nun her şeye gücü yeter Maide Süresi’120”Alem çok düzenli, mükemmel ve dengeli bir sanat eseridir. Sağlam olarak dokunmuş ve çok muazzam bir şekilde süsü işlenmiş mükemmel bir kumaşı gören kimsenin “Bunu ölü veya kör bir kimse dokumuştur’ demesi ne kadar büyük bir ahmaklık ve akılsızlık ise, bu eşsiz alemin yaratıcısının güçsüz olduğunu sanmak da o kadar, hatta daha büyük akılsızlık ve aptallıktır3- HAYAT Yüce Allah’ın hayat sahibi diri olduğunu bilmektir. Zira ilim ve kudret sahibi olanın, hayatta olması zaruridirEğer cansız bir varlığı çok güçlü, bilgin ve tedbir sahibi olarak kabul edersek, o zaman bütün canlıların hareketinden, hatta bir sanat eserinin sahibinin yaşamasından şüpheye düşmek gerekirdi. Bu ise cahillik ve aptallıktan başka bir şey değildir4- İRADE Allah’ın dilediği şeyi dilediği gibi yapması. Yüce Allah’ın iradesi de kadimdir öncesizdir5- SEMİ VE BASAR Cenab-ı Hakk’ın gizli aşikar her şeyi, işitmesi, görmesi ve O’nun için gizli kalmaması. Yüce Allah insanın aklından geçirdiği, hatırladığı ve tasarladığı en ince düşünceye kadar her şeyi bilir. Hiçbir şey O’ndan saklanmaz. Karanlık bir gecede, siyah bir taşın üzerinde yürüyen karıncanın bile ayak seslerini duyar ve onu canlı varlıklara görme ve işitme duyusu veren bir yaratıcının, bu özelliklerinin en mükemmeli ile donanmamış olması, mantığa ters düşerYüce Allah’ın görmesi ve işitmesi insanlar gibi göz ve kulak ile olmaz. O’nun görmesi ve duyması başka KELAM Yüce Allah’ın konuşucu olduğunu bilmektir. Yalnız O’nun konuşması harf ve ses ile değildir. Varlığı başka varlığa benzemediği gibi, konuşması da diğer konuşmalara benzemez. Asıl konuşma, insanın içinde tasarladığı TEKVİN Allah’ın yok olanı, yokluktan varlığa çıkarması, yaratması.😎 SONRADAN MEYDANA GELEN ŞEYDEN MÜNEZZEH BULUNMASI Varlığı kendinden olan Yüce Allah’ın kelam konuşma ve diğer sıfatları kadim öncesiz dir. Zira Yüce Allah’ın değişikliğe uğrayan yeni olaylara sahne olması imkansızdır. Varlığının kadim öncesiz olduğunu bilmek nasıl vacip ise, sıfatlarının da kadim olduğuna inanmak da öyle vaciptirO, hiçbir şekilde değişmez. Sonradan meydana gelme, yenilenme O’nun için söz konusu değildir. Ezelde taşıdığı sıfatların aynısını ebede kadar ALLAH’IN BÜTÜN ÖZELLİKLERİ,ZATI İLE DEĞİL, KADİM ÖNCESİZ OLAN İLİM SIFATI İLE ALİM, HAYAT SIFATI İLE DİRİ, KUDRET SIFATI İLE GÜÇLÜ, İRADE SIFATI İLE DİLEYEN, SEM’İ SIFATI İLE DUYAN, BASAR SIFATI İLE GÖREN OLMASI LİM SIFATI OLMADAN ALİMDİR DEMEK, MALI OLMAYANA ZENGİNDİR DEMEK GİBİ İmam Gazali / el-ihya / C1 / Sayfa 290-295b- Akademi Araştırma Heyeti / Bir Müslüman’ın Yol Haritası / Sayfa 85-86
Allah Teâlâ'ya iman etmek demek, O'nun yüce varlığı hakkında vâcip ve zorunlu olan kemal ve yetkinlik sıfatlarıyla, câiz sıfatları bilip, öylece inanmak, zâtını noksan sıfatlardan yüce ve uzak tutmaktır. Allah, şanına lâyık olan bütün kemal sıfatlarıyla nitelenmiş ve noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah Teâlâ'nın sıfatlarının hepsi ezelî ve ebedî sıfatlardır. o,nun sifatları başlangıcı ve sonu yoktur. Allah'ın sıfatları, yaratıkların sıfatlarına benzemez. Her ne kadar isimlendirmede bir benzerlik varsa da Allah'ın ilmi, iradesi, hayatı, kelâmı; bizim, ilim, irade, hayat ve kelâmımıza benzemez. Biz, Allah'ın zâtını ve mahiyetini bilemediğimiz ve kavrayamadığımız için O'nu isim ve sıfatlarıyla tanırız. Kur'ân-ı Kerîm "Onu gözler idrak edemez. Fakat O, gözleri idrak eder. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır" el-Enâm 6/103 buyurarak, Allah'ın zâtını idrak etmenin, mahiyetini bilmenin imkânsız olduğunu açıklamıştır. Hz. Peygamber de bu konuda şöyle buyurmuştur "Al*lah'ın yaratıkları hakkında düşününüz. Fakat Allah'ın zâtı hakkında düşün*meyiniz. Gerçekten siz buna hiç güç yetiremezsiniz" Süyûtî, el-Câmiu's-sag¢r, I, 132; Aclûnî, Keşfü'l-hafâ, I, 311. Yüce Allah'ın varlığı zorunlu ve vâcip olan sıfatları iki gruba ayrılır Zâtî sıfatlar, sübûtî sıfatlar. Zâtî Sıfatlar Sadece Allah Teâlâ'nın zâtına mahsus olan, yaratıklarından herhangi birine verilmesi câiz ve mümkün olmayan sıfatlardır. Zât sıfatların zıtları Allah hakkında düşünülemediği, bu sebeple noksanlık, sonluluk ve eksiklik ifade eden bu özelliklerden O'nun tenzih edilmesi gerektiğinden bu sıfatlara tenzîhî sıfatlar ve selbî sıfatlar da denilmiştir. Zâtî sıfatlar şunlardır 1. Vücûd “Var olmak” demektir. Allah vardır, varlığı başkasından değil, zâtının gereğidir, varlığı zorunludur. Vücûdun zıddı olan yokluk Allah hakkında düşünülemez. 2. Kıdem “Ezelî olmak, başlangıcı olmamak” demektir. Hiçbir zaman düşünülemez ki, bu zamanda Allah henüz var olmamış olsun. Çünkü zaman denilen şeyi de O yaratmıştır. Ne kadar geriye gidersek gidelim O'nun var olmadığı bir zaman düşünülemez, bulunamaz. Allah sonradan meydana gelmiş varlık değildir. Ezelî kadîm varlıktır. Kıdem sıfatının zıddı olan sonradan olma hudûs Allah hakkında düşünülemez. 3. Beka “Varlığının sonu olmamak, ebedî olmak” demektir. Allah'ın sonu yoktur. Ezelî olanın ebedî olması da zorunludur. Bekanın zıddı olan sonu olmak fenâ Allah hakkında düşünülemez. Ne kadar ileriye gidilirse gidilsin, Allah'ın olmayacağı bir an düşünülemez. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın ezelî ve ebedî oluşu hakkında şöyle buyurulur "O, ilktir, sondur..." el-Hadîd 57/3, "...Allah'ın zâtından başka her şey yok olucudur..." el-Kasas 28/88. 4. Muhâlefetün li'l-havâdis “Sonradan olan şeylere benzememek” demektir. Allah'tan başka her varlık sonradan olmuştur. Allah, sonradan olan şeylerin hiçbirisine hiçbir yönden benzemez. Allah, kendisi hakkında bizim hatıra getirdiklerimizin de ötesinde bir varlıktır. Bu sıfatın zıddı olan, sonradan olana benzemek ve denklik müşâbehet ve mümâselet Allah hak*kında düşünülemez. Kur'an'da şöyle buyurulur "...O'nun benzeri olmak şöyle dursun benzeri gibisi dahi yoktur..." eş-Şûrâ 42/11. 5. Vahdâniyyet “Allah Teâlâ'nın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olması, eşi, benzeri ve ortağının bulunmaması” demektir. Vahdâniy*yetin zıddı olan birden fazla olmak taaddüd, eşi ve ortağı bulunmak şirk, Allah hakkında düşünülmesi imkânsız olan sıfatlardandır. İslâm'a göre Al-lah'tan başka ilâh, yaratıcı, tapılacak, sığınılacak, hüküm ve otorite sahibi bir başka varlık yoktur. İhlâs ve Kâfirûn sûreleri ile Kur'an'ın pek çok âyeti Allah'ın tek ve eşsizliğini ortaya koyarken, şirki reddeder bk. el-Enbiyâ 21/22; el-İsrâ 17/42; ez-Zümer 39/4. 6. Kıyâm bi-nefsihî “Varlığı kendiliğinden olmak, var olmak için bir başka varlığa ihtiyaç duymamak” demektir. Allah kendiliğinden vardır. Var olmak için bir yaratıcıya, bir yere, bir zamana, bir sebebe muhtaç değildir. Başkasına muhtaç olmak kıyâm bi-gayrihî, Allah hakkında düşünülemez. Kur'ân-ı Kerîm'de bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur "De ki O Allah birdir. O, sameddir başkasına ihtiyaç duymayandır..." el-İhlâs 112/1-2, "Ey insanlar, Allah'a muhtaç olan sizlersiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur" el-Fâtır 35/15. Sübûtî Sıfatlar Varlığı zorunlu olan ve kemal ifade eden sıfatlardır. Bu sıfatlar "Allah di*ridir, irade edendir, güç yetirendir..., hayat, irade ve kudret... sıfatları vardır" gibi müsbet olumlu ifadelerle Allah'ı tanıttığı için sübûtî sıfatlar adını al-mışlardır. Sübûtî sıfatların zıtları olan özellikler Allah hakkında düşünüle*mez. Bu sıfatlar ezelî ve ebedî olup, yaratıkların sıfatları gibi sonradan mey*dana gelmiş değildir. İster hay diri, âlim bilen, kadîr güç sahibi gibi dil kuralları açısından sıfat kelimeler olsun, ister hayat, ilim, kudret gibi masdar kalıbındaki kelimeler olsun bütün sübûtî sıfatlar Allah'a verilebilir. İsimlen*dirmede bir benzerlik olsa da sübûtî sıfatlar hiçbir şekilde yaratıkların sıfat*larına benzememektedir. Çünkü Allah'ın ilmi, kudreti, iradesi... sonsuz, mutlak, ezelî ve ebedîdir, kemal ve yetkinlik ifade eder. Kullarınki ise sonlu, kayıtlı, sınırlı, sonradan yaratılmış, eksik ve yetersiz sıfatlardır. Sübûtî sıfat*lar sekiz tanedir. 1. Hayat “Diri ve canlı olmak” demektir. Yüce Allah diridir ve canlıdır. Her şeye, kuru ve ölü toprağa can veren O'dur. Ezelî ve ebedî bir hayata sahiptir. Hayat sıfatının zıddı olan “ölü olmak” memât Allah hakkında düşünülemez. Kur'an'da bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan..." el-Furkan 25/58, "Artık bütün yüzler, diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür..." Tâhâ 20/111. 2. İlim “Bilmek” demektir. Allah her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, ola*cağı, gelmişi, geçmişi, gizliyi, açığı bilir. Allah'ın bilgisi yaratıkların bilgisine benzemez, artmaz, eksilmez. O, her şeyi ezelî ilmiyle bilir. Allah, her şeyi olacağı için bilir. Yoksa her şey Allah bildiği için olmaz. Âlemde görülen bu güzel düzen, tertip ve şaşmaz âhenk, onun yaratıcısının engin ve sonsuz ilminin en büyük göstergesidir. İlim sıfatının zıddı olan cehl bilgisizlik, Al*lah hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır. İlim sıfatı ile ilgili âyet*lerden ikisinde şöyle buyurulur "O karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez..." el-Enâm 6/59, "Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun?..." el-Mücâdele 58/7. 3. Semi “İşitmek” demektir. Allah işiticidir. Gizli, açık, fısıltı halinde, yavaş sesle veya yüksek sesle ne söylenirse Allah işitir, duyar. Bir şeyi duyması, o anda ikinci bir şeyi işitmesine engel değildir. İşitmemek ve sağır*lık Allah hakkında düşünülemez. 4. Basar “Görmek” demektir. Yüce Allah her şeyi görücüdür. Hiçbir şey Allah'ın görmesinden gizli kalmaz. Saklı, açık, aydınlık, karanlık ne varsa Allah görür. Görmemek âmâlık Allah hakkında düşünülemez. Allah'ın işitici ve görücü olduğuna dair pek çok âyet vardır. Bunlardan birinde şöyle buyrulur "Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir. Allah adaletle hükmeder. O'nu bırakıp taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir" el-Mü'min 40/19-20. 5. İrade “Dilemek” demektir. Allah dileyicidir. Allah varlıkların konumla*rını, durumlarını ve özelliklerini belirleyen varlıktır. Allah'ın dilediği olur, dile*mediği olmaz. İrade sıfatının zıddı olan iradesizlik ve zorunda olmak îcâb bi'z*zât Allah hakkında düşünülemez. Meşîet de irade anlamına gelen bir kelime*dir. Kur'an'daki "De ki Mülkün gerçek sahibi olan Allahım, sen mülkü diledi*ğine verirsin ve mülkü dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın..." Âl-i İmrân 3/26, "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, diledi*ğini yaratır..." eş-Şûrâ 42/49 âyetleri irade sıfatının naklî delillerindendir. 6. Kudret “Gücü yetmek” demektir. Allah sonsuz bir güç ve kudret sahi*bidir. Kudret sıfatının zıddı olan acizlik ve güç yetirememek acz, Allah hak*kında düşünülemez. O'nun kudretinin yetişemeyeceği hiçbir şey yoktur. Kâi*natta her şey Allah'ın güç ve kudretiyle olmaktadır. Yıldızlar, galaksiler, bütün uzay, canlı-cansız tüm varlıklar Allah'ın kudretinin açık delilidir. Kur'an'da Allah'ın kudreti ile ilgili olarak şöyle buyurulur "Allah gece ile gündüzü birbi*rine çeviriyor. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır. Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye kådirdir" en-Nûr 24/44-45. 7. Kelâm “Söylemek ve konuşmak” demektir. Allah bu sıfatı ile peygamberlerine kitaplar indirmiş, bazı peygamberler ile de konuşmuştur. Ezelî olan kelâm sıfatının mahiyeti bizce bilinemez. Ses ve harflerden meydana gelmemiştir. Kelâmın zıddı olan konuşmamak ve dilsizlik, Allah hakkında düşünülemez. Allah kelâm sıfatıyla emreder, yasaklar ve haber verir. Bu sıfatla ilgili olarak Kur'an'da şöyle buyurulur "Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte Tûr'a gelip de Rabbi onunla konuşunca Rabbim, bana kendini göster, seni göreyim dedi..." el-Arâf 7/143, "De ki Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa ve bir o kadar daha ilâve getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir" el-Kehf 18/109. 8. Tekvîn “Yaratmak, yok olanı yokluktan varlığa çıkarmak” demektir. Yüce Allah yegâne yaratıcıdır. O, ezelî ilmiyle bilip dilediği her şeyi sonsuz güç ve kudretiyle yaratmıştır. Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, nimet vermek, azap etmek ve şekil vermek tekvîn sıfatının sonuçlarıdır. Bir âyette "Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir" ez-Zümer 39/62 buyurulmuştur. Allah Teâlâ'nın iki türlü iradesi vardır Tekvînî İrâde. Tekvînî yapma, yaratma ile ilgili irâde; bütün yaratıkları kapsamaktadır. Bu irâde, hangi şeye yönelik gerçekleşirse, o şey derhal meydana gelir. "Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona sözü*müz sadece "ol" dememizdir. Hemen oluverir" en-Nahl 16/40 anlamındaki âyette belirtilen irade bu çeşit bir iradedir. Teşrîî İrade. Teşrîî yasama ile ilgili iradeye dinî irade de denir. Yüce Allah'ın bir şeyi sevmesi ve ondan hoşnut olması, onu emretmesi demektir. Allah'ın bu mânadaki bir irade ile bir şeyi dilemiş olması, o şeyin meydana gelmesini gerekli kılmaz. "Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emrediyor irade ediyor..." en-Nahl 16/90 meâlindeki âyetteki irade bu çeşit bir iradedir. Tekvînî irade hayra da şerre de, iyiliğe de kötülüğe de yönelik olarak gerçekleştiği halde teşrîî irade, sadece hayra ve iyiliğe yönelik olarak gerçekleşir. Allah, hayrı da şerri de irade edip yaratır. Ancak O’nun şerre rızâsı yoktur, şerri emretmez ve şerden hoşlanmaz.
Fıkıh Konular 1-Vücut. Bu sıfat, Allah'ın var olduğunu ifade vardır ve en büyük varlık O'dur. O'nunvarlığı, herşeyin varlığından dahabelirgindir. Allah olmasaydı hiç bir şey var olmazdı. Kâinatınvarlığı O'nun varlığına en büyükşahittir. Âlemde hiçbir şey kendi kendine var olmuşdeğildir. Hiçbir şey ne kendi kendine var olabilir, ne de yokolabilir. Halbuki çevremizde sayılamayacak kadar varlık vücudagelmekte ve yok olmaktadır. En ufak çarpıklıkolmaksızın, en ince hesaplarla var olan vevarlığını çarpıcı özellikleriyle devamettiren bu âlemin tesadüflerle ortaya çıkması vevarlığını devam ettirmesi mümkün değildir. Bütünbunlar, bu âlemi var eden, yok eden, kuvvet ve hikmet sahibi bir yaratıcınınvarlığının şüphe götürmez delilleridir .Allah'ın varlığı, başka bir varlıkvasıtasıyla olmayıp; ilâhî vücudu, zatınıngereğidir. Vücudu zatının icabı olduğu içindirki; Allah'a "Vâcibu'l Vücud" denmiştir. Allah'ınzatının ve sıfatlarının hakikatini anlamak;sıfatlarının zatının aynı mı, yoksaondan ayrı, ona zıt bir şey mi olduğu hususunukavrayabilmek aklen mümkün değildir. Allah'ın ilâhî vücuduister zatının aynı, ister gayrı olsun, her mükellefevacipolan husus; Allah'ın var olduğuna inanmaktır. O'nunvarlığına inanmamızı gerektiren aklı ve naklîdelilleri yukarıda izah zıddı olan yokluk, Allah için mümkün Allah için muhâl olan noksan sıfatların yokluğu ne geçmişte, ne de gelecekte Allah'u Teâlâ, varlığı,zatının icabı olduğu için kadîmdir ezelîdir. Geçmişedoğru ne kadar gidilirse gidilsin, Allah'ın varolmadığı bir zaman düşünülemez. Eğer Allah kadîm-ezeliolmasaydı, hâdis- sonradan var olmuş olurdu. Sonradan varolan her şey, kendisini icat eden bir muhdise- yaratıcıyamuhtaçtır. Aksi takdirde yok olan bir şeyinvarlığını yokluğuna tercih eden biryaratıcı olmadan meydana gelmesi gerekirdi ki; bu durum bütündüşünürlere göre batıldır. Allah kadîm olmasaydı,var olmak için kendinden başka bir yaratıcıya muhtaçolurdu. Halbuki Allah'ın vücudu, zatınınicabıdır. Yani varlığı kendindendir. Birşeyin bir anda hem var, hem de yok olması ise mümkün Allah hâdis değil, sıfatının zıddı "Hudûs-sonradanvar olma" sıfatıdır. Allah kadîm olduğu içinO'nun hâdis olması aklen mümkün Allah ebedîdir, varlığının sonu yoktur. Odaima vardır. Varlığı kendinden olduğu için O,hem kadîm ve eze!î; hem de bakî ve ebedîdir. "O, evvel veahirdir." el-Hadîd, 57/3, "Kâinattaki her şeytani -yokolucudur. Celâl ve Ikram sahibi olan Rabb'im -zatı bakî'dir-ebedî'dir-. " er-Rahman, 55/27 Bu ayet-i kerimeler, Allah'ınbakî olduğunun delilleridir. Allah'ın vücudunu harici birkuvvet yok edemez. Çünkü kadîm olan Allah'ındışındaki tüm kuvvetler hâdistir sonradan yaratılmıştır.Hâdis olan bir kuvvet ise, kadîm olan zatın vücudunu yok vacibü'ı-vücud olan Allah, kudret sahibi olup; bütün eksik sıfatlardanuzaktır. Varlığını devam ettirememeacızliktir. Acızlik ise noksanlıktır. Allahnoksanlıktan münezzehtir. O'nu yok edecek bir kuvvet tasavvuredilemez, öyleyse Allah bakîdir, varlığının zıddı "fena -bir sonuolmak"dır. Allah'ın fânî olması ise li'l-Havâdis. Sonradan vücut bulan varlıklarabenzememe. Allah zat ve sıfatı ile sonradanyaratılmış olan hiçbir şeye benzemez. Busıfatın zıddı olan benzerlik, Allah hakkında aklaaykırıdır, mümkün değildir. Sınırlıolan aklımızla Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim,hayâlimizde nasıl canlandırırsak canlandıralım,O, bizim düşündüklerimizden hayal ve tasavvurumuzdangeçirdiklerimizin hepsinden başka ve hiçbirine benzemeyen ilâhîbir varlıktır. Hayalımizden geçirdiğimiz bütün varlıklar,yok iken sonradan var olan, varlığı, birbaşkasının varlığına muhtaç olan ve sonundayok olmaya mahkûm, noksan varlıklardır. Allah ise her türlünoksanlıklardan uzak mükemmel ve mukaddes bir varlıktır. Böyleyüce bir varlık, önce yok iken var olan sonra yine yok olacakhiçbir varlığa benzemez. Allah kendi zatını "O?nun benzeri yoktur. O, herşeyi işitici ve görücüdür." eş-Şûrâ, 42/11" ayetiyle vasıflandırmıştır. Peygamberimiz de "Allahaklına gelen her şeyden başKadir. " sonradan olanlara benzeseydi, bu takdirde hâdis yani başkasınamuhtaç bir varlık olurdu. Kadım ve bakî olan bir varlıkise hâdis olamaz. Başkasına benzemeye muhtaç olan bir varlık,benzediği varlığın ve diğer varlıklarınyaratıcısı olamaz. Allah, tek yaratıcıolduğuna göre, yarattıklarına benzemez ve muhalefetü'nli'l-havâdis sıfatıyla muttasıfdır. Bu sıfataynı zamanda, Allah'ın, diğer varlıklarda bulunancisimlik, cevherlik, arazlık, parçalardan bir araya gelmek, yemek,içmek, oturmak, uyumak, kederli ve sevinçli olmak gibi sıfatlardanda uzak olduğunu ifade eder." Fetih, 48/10; er-Rahman, 55/27; Tâhâ,20/5. ayetlerinde geçen "Allah'ın eli","Allah'ın yüzü", "Allah'ın arşıistiva-istilâ etmesi" gibi maddî varlıklara aitsıfatların Allah hakkında kullanılmışolması, Allah'ın başka varlıklarabenzedığının delili değildir. Bu kelimelerinhepsi mecazî anlamındadır. Allah'ın eli Allah'ınkudreti; Allah'ın yüzü Allah'ın zatı Binefsihi. Her şey, kendi dışında birvarlığın yaratmasına muhtaç olduğu halde, Allah,başka bir zata ve mekana muhtaç olmadan kendi kendine sıfatın zıddı olan "mutlak ihtiyaç"Allah hakkında muhal olan noksan bir sıfattır. Âlemdebulunan her varlık, yar olmasında vevarlığının devamında bir yaratıcıyamuhtaçtır. Hiç bir şey kendi kendine varolmamıştır, varlığı sonradan vücûda mukabıl Allah'ın varlığı kendizatı'nın gereğidir, var olmasında, kendinindışında bir başka varlığa muhtaç düşünüldüğü zaman, vücudu da zatıylaberaber düşünülür. Ne zatı vücudundan, ne de vücudu zâtındanayrı tasavvur edilemez. Kâinatın var olması, kendindenevvel var olan, ezeli ve ebedî bir yaratıcı sayesindedir, O'daAllah'tır. Allah yaratıcıdır, diğervarlıklar ise yaratılandır. Yaratıcı,yaratılana muhtaç olamaz."Ey insanlar! Siz, Allah'a muhtaçsınız. Allah ise -herşeyden- müstağnîdir muhtaç değil, öğünmeye lâyıkolandır." Fâtır, 35/15"Şüphe yok ki Allah, bütün âlemlerden müstağnîdir."el-Ankebut, 29/8.6-Vahdâniyet. Allah'ın her yönden bir olduğunu bildirenvahdaniyet, bir kemal sıfatı olduğu için, bu sıfatınzıddı olan "birden fazla olmak, bir ortağıbulunmak", Allah hakkında mümkün olmayan bir birdir, ortağı ve benzeri yoktur. Bütün semayıdinlerdeki inanç esaslarının temelini "Allah'ınbirliği" sıfatı oluşturur. Bu inanca "TevhîdAkîdesi" denir. Tevhid akidesine dayanmayan hiç bir inanç, güzelis, Allah katında makbûl değildir. En son ve en mükemmel dinolan Islâmiyet de bu inancı temel kabul etmiş ve bütüninsanları öncelikle bu temel inanca Allah, bütün âlemlerin, bütün varlıkların ve bütüninsanların Rabb'ıdır. Her şeyi yaratan,rızkını vererek besleyen, büyüterek kemâle erdiren yalnızO'dur. O'nun ortağı, oğlu veya kızı doğurulmamıştır. Hiçbir şey O'nun eşi ve benzeri olamamıştır. Bu inançile Islâmiyet insanları Allah'ın dışındakivarlıklara kul köle olmak zilletinden kurtarmış, onlaramutlak istiklâllerini iade etmiş. Allah'ın birliği fikrinizedeleyen her türlü kölelik zihniyetini yasaklamış, tabiatkuvvetlerine ibadeti, insanın insana köle ve esir olma despotluğunuortadan kaldırmış, Allah'tan başkalarını rabedinmeyi en büyük günah ve şirk kabul etmiştir. BöyleceIslâmiyet, dünyaya akıl, ruh ve ahlâk sahalarında olduğukadar, fizikî sahada da tam bir özgürlük müjdelemiş; tevhîdakideşiyle bütün insanların tek bir mabûdu olduğunu,dolayısıyla beşeriyetin de bir ana ve babadan meydanageldiğini ifade ederek "beşer ırkındabirlik" fikrini telkin etmiştir. Her müslüman Allah'ınbir olduğunu söylemeli ve bu inancını Allah'tanbaşkasına ibâdet etmemekle, ibadetine dolaylı olarak daolsa hiçbir şeyi veya kimseyi ortak koşmamakla ispat noktada, sözü ile ibadetindeki birlik ruhu aynıolmalıdır. Allah'ın birliğine delil olan ayetlerdenbir kısmını şöyle sıralayabiliriza "De ki O Allah birdir. Allah Sameddir. Her şeyvarlığını ve varlığınındevamını O'na borçludur. Her şey O'na muhtaçtır. O,hiç bir , şeye muhtaç değildir. Her şeyinbaşvuracağı, yardım dileyeceği tek varlıkO'dur. Kendisi doğurmamıştır ve başkasıtarafındandoğurulmamıştır. Hiçbirşey O'nundengi olmamıştır." Ihlâs, 112/1-4 .b "De ki Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınızatapmam. Siz de benim taptığıma tapıcılardeğilsiniz. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacakdeğilim. Siz de benim taptığıma tapacakdeğilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır." Kâfirûn,109/1-6.c "Allah'tan başka bir yaratıcı varmıdır?" Fâtır, 35/3.d "O'nunla birlikte hiçbir ilâh yoktur. Eğerolsaydı muhakkak ki her tanrı kendiyarattığını kabullenir ve korur ve mutlaka kimisi dediğerine galebe ederdi." Mü'minun, 23/91e "Eğer her ikisinde yer ve gökte Allah'tan başka ilâhlarolsaydı, her ikisi de harap olurdu." el-Enbiyâ, 21/22.Allah, zatında, ilâhlığında, mabud veyaratıcı oluşunda birdir. Ondan başkayaratıcı yoktur. Kâinatı bizzat yaratmaya, yaşatmaya,yok etmeye gücü yetmeyen bir zat Allah olamaz. Bunun içindir ki ikincibir Allah'ın varlığına imkân yoktur. Çünkü ikiAllah olduğu farzedilse, bu iki Allah'tan biri kâinatıyalnız başına yaratmaya muktedir ise, diğeri zâid-fazlaolmuş olurdu. Bunun aksine, yalnız başına kâinatıyaratmaya muktedir değilse, bu durumda da acız-güçsüz ve zâit olan bir zat ise Allah olamaz. Bu nedenle Allah vardırve sıfatlar-Hayat. " Allah hayat sahibidir. " Âli Imrân, 3/2. Bu sıfat,Allah'ın zatına vacipolan sıfatlardandır. Fakat Allahhakkında vacipolan bu sıfat, mahlûkatta görülen ve maddeninruh ile birleşmesinden doğan geçici ve maddi bir hayat olmayıpezelî ve ebedîdir. Allah hakkındaki vücut sıfatınınkamil olması, O'nun diri olmasıyla mümkündür. Hayatınzıddı ölümdür. Ezelî olan Allah hakkında ölümü düşünmek,akla aykırıdır. Bir varlık hem ezelî, hem deölümlü olamaz. Ilim, irade, kudret ve diğer kemâl sıfatlarınızatında bulunduran Allah'ın diri olması zaruridir. Çünküölünün âlim, her şeye güç yetiren, işitici, görücüolması düşünülemez. Ölüm, bir noksanlıksıfatıdır. Allah ise noksanlıklardan uzaktır. O hâldeAllah'ın hayat sahibi olduğu bir gerçektir. Bu sıfat,ancak Allah'ta ezelî ve ebedîdir."Ölmek şanından olmayan, daima hayat sahibi olanAllah'a dayanan. " el-Furkan, 25/58.ayeti ve benzeri ayetlerAllah'ın, hayat sahibi olduğunu ifade
zati sıfatlar ile ilgili ayetler